10 Şubat 2010 Çarşamba

Bir de buradan okuyun

Türkiş'in önündeki umut çömelişini küçümseyenler ve hükümet yanlısı medyanın günlerdir rayına oturtmaya çalıştığı 'Dışarıda aç gezenler varken, teeee dağılın' güdüsü yavaştan içine sinenler...

Beş dakikanızı alacağım. TDK'nin 200 bin kelime varlığıyla övündüğü güzel türkçemizin yaşayan bir numaralı üstadı ve bu dilin medar-ı iftiharı, insani ses Yıldırım Türker, 8 Şubat'ın Radikal'inde yazdıklarını okuyun. Okuyun, bir sonra dönüp 'sayın' Başbakanımızı ve de panikleyen bakanlarını dinleyin. Sonra karar verin.

Yazının tam metni linktedir; ama zihne mesajını zerk eden sanat eseri satırları kesip şuraya alayım:

***

Nitekim sol siyasetin farklı dallarından Ankaralılar, Feministler, ÖDP’liler, TKP’liler, Halkevleri, Sosyalist Parti’li, İGD’li gençler, Öğrenci Kolektifleri, Akademisyenler, Anarşistler direnişin kalbinde saf tutmaya çalışıyor. Sonunda filizlenecek bir sınıf mücadelesinin ilk adımları olarak gördükleri belli Tekel işçileri direnişini. Öte yandan CHP’sinden MHP’sine ulusalcılar, ordularından ümidi kestiklerinden beri Tekel işçilerinin zaferin tahayyülüne Tayyip’in devrilişini yazma çabasında. Onlara kalırsa yakalanmış bu fırsatla AKP’nin suyu ısıtılabilir.

Elbette bu direniş, AKP’yi de büyük bir sınavdan geçiriyor. O cenah da çalışan kesimlere karşı gelenekselleştirmiş olduğu hoyratlıkla davranıyor, Başbakan yampiri bir ‘yemezler’ raconuyla direnişe yükleniyor. Direnişçileri boş oturan baş belaları olarak nitelendiriyor. Maalesef Özal dönemini kaçırmış kavruk prens karikatürü Maliye Bakanı, ‘merhamet ettik, hatamız bu’ sözleriyle yüce arsızlık kütüğüne adını yazdırıyor.

(...)

Ama en önemlisi, AKP hükümetinin erkenden şişip rafa kaldırdığı ‘demokratik açılım’ konusunda Tekel işçilerinin örnek alınası bir durum yarattığıdır.
Türkiye’nin dört bir yöresinden gelen çeşitli dünya hali ve konumundan direnişçiler, bir arada bu toplumun üşüyen ellerini nefesleriyle ısıtıyor. Birbirlerini tanıyorlar. Birbirlerine dillerini emanet ediyorlar. Aydınlı işçiyle Batmanlı işçi birlikte yükseltiyorlar seslerini. Bir arada duruyor, bir arada eyliyorlar. Kürt işçiler, Kürtçe türkülerle kutluyor dayanışmayı. Türk işçiler, Türkçe türkülerle.

(...)

Bana en büyük heyecanı yaşatan, bu direnişte kadınların nasıl güçlü bir katılımla meydanları şenlendirdiği. Başörtülü kadınla, ‘laik’ kadının, Kürt ve Türk kadınlarının kol kola meydanları inletmesi, kutlu bir gelecek muştucusudur. Bu direnişi örgütlü bir sınıf mücadelesi olarak görmek güç elbette. Sonuçta gasp edilen haklarının peşinde ortak bir dile sahip olmayan bir kitlenin direnişi söz konusu olan.

***

Yazının tamamına gönder beni ha şuradan.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder