7 Mart 2010 Pazar

Genç kız Atatürkçülüğü


NTV'de Gülay Afşar'a çemkirdi sabahın köründe, saygı duyduğum sanatçı Zülfü Livaneli. Afşar, konuğunu telefonla yayına aldığı programda, gösterime giren Veda filmiyle ilgili bir iki eleştiri olduğunu, bu konudaki fikirlerini ve ilk hafta sonrasında nasıl olumlu/olumsuz geri dönüşler aldığını öğrenmek için yayına aldı konuğunu. Livaneli, sonrasında iş tatlıya bağlansa da, beklenmedik bir tepkiyle girdi konuya: 'Siz izlediniz mi filmi? İzlemeden neden soruyorsunuz? Ben beklerdim ki, sekiz ayrı yerinde ayakta alkışlanan ve insanların ağlayarak çıktığı ilk film olarak giriş yapsaydınız programa. Eleştiriliyor diye değil...'

Henüz izlemediğim film ile ilgili değil yazacaklarım. Ama girişteki mevzu ile dirsek teması olduğu için aldım buraya.

Daha önce de yazmıştım, Atatürk hakkında adam gibi tek bir film yapılmamış bir ülkenin garipliğinden. Nihayet yeni yeni bir hareketlenme oldu da, filmler başladı. Önümüzdeki dönemde Atatürk'ün hayatına eğilen farklı bakış açılarına sahip bir kaç tane daha film yapılmasını umalım. Kabul etmek lazım ki bu, sinema fikriyatı açısından çok önemli bir eksiklikti bugüne kadar. Sebepleri büyük oranda tutucu devlet otoritesinin 'elletmezliğiyle' bağlantılı görünse de.

Livaneli'nin duygu yoğun bir film yaptığı ve gidenlerin de Atatürk hakkında dolu dolu 'duygu' bekledikleri muhakkak. Filme Atatürk'e sempatik duygular beslemeyen kimselerin girmeyeceğinden dolayı, film çıkışında sular seller manzarası görmek çok normal. Bu, olağanüstü bir film ile karşı karşıya olduğumuz tezine götürmez bizi.

15-25 yaş arası genç kızlarda, din eğitimi metodlarıyla aldıkları tarih dersleri yüzünden çok belirgin olan 'tekçi damar', bu filmin gişesine büyük etki yapar. Facebook'a hayran kişisi olarak 'yalnızca' Atatürk'ü ekleyebilen, 'Atatürk'ü 20. yüzyılın en büyük insanı' seçen kampanya dışında sosyal oylama yapamayan, İnkılap tarihi dersinin resmi bilgileri bir kenara, konuyla ilgili araştırma yapacak kadar minik bir birikimi dahi olmayan içi hayli boş bir 'genç kız Atatürkçülüğü'dür bu. Mustafa Kemal Atatürk'ü anlayıp, üzerine perspektif oluşturup düşünebilmek yerine, bir tapınma eyleminden ibarettir.

Kızlarda diyorum; çünkü özdeşleştirme çok daha sıkı oluşuyor bu kardeşlerimizde. Ulu Önder, aynı zamanda bir baba, bir ideal erkek tipi olarak vücut buluyor zihinlerinde belki de. Erkek öğrencilerde daha sağlıklı bir sevgi/saygı gözlemleyebiliyorum Atatürk'e karşı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder