26 Nisan 2010 Pazartesi

Bir medya büyüğü: YÖ

Tapınırcasına okumam; etmem. Eskiden yapmazdım, hala da yapmam. Alışkanlığım oturmuş yani. Bir günlük köşe yazarını harala gürele okumam.

Günlük yazar müptelası olmak sıkıntılı bir şeydir. İnsanı köreltir. Bağımlı kılar. Akşam bir mevzu çıktığında, 'hele sabah olsun, üstad bakalım ne yazmış, du bakalim' başvurusu, bağımlılığın ileri aşamalarında ortaya çıkan bir nevrozdur. Daha ilerleyen boyutunda, sorgu-sualden vazgeçilir; 'pencereler birleştirilir', gelişmiş medyadaki tüm paylaşma ve arkadaşına gönder seçenekleri sınırsızca kullanılır. Adam/kadın ne yazmış, 'işte tam bu benim demek istediğim' hergüne yayılır. Oysa ki, o senin 'tam' demek istediğin değil, fikir üretemezliğinin ve de acınası bağımlılığının ete kemiğe bürünmüşüdür.

Aralıklı okurum. Her gün yazan, normal olarak azıtma/sapıtma (hatta saçmalama) katsayısını da artırır. Normaldir bu, bir itirazımız yok. O yüzden günlük yazanlardan da ara ara tadar, genelde haftalık yazanlardan daha sağlıklı fikir sentezinde bulunurum. Örneğin, bu yüzden saygıdeğer Yıldırım başkan (Türker) hiç bıkkınlık vermez bana. Az, ama öz olduğundan. Öyle ya; günlük yazsa, bu kadar takılmazdım.

YÖ Efendi, hızlı yıldız yükselten büyük medyanın uçan-kaçan kalemi. Bu e-yazıtın dilini yirmibeşe katlayan kaykılmalı diliyle, Türk halkını çözmüş kısa ve şakkadanak (cümle değil) cümlecikleriyle belli bir hayran kitlesi yaratmış. Memleketi İzmir'de vücut bulan, ama ülke sathında hayli geniş tabana yayılan 'tutucu' kitlesinde coşkuyla çıktılanır bu yazılar. Yıldızlar ve ünlemler koyularak e-postalarda gezinir, Okuyan ağızlardan 'helal be'ler çekilir, hu çeker misali... Bu dalgalı geri dönüşler YÖ Abi'yi daha bir kalemşör yapar. Kelimeler sivrilir, etkili mizahı ile aralara yeri geldiğinde Türkçü, bolca Atatürkçü, zaman zaman kutsalcı, bazen bölge millyetçiliği/merkeziyetçiliği yapan saldırılarını sevimli kılar (Kabulü olan okuruna göre, bana pek sevimli gelmiyor.)

Bay YÖ, Hürriyet'in tam istediği bir yazar. Eskiyen modeli Emin Çölaşan'ın zırttırı diye gazeteden atılmasıyla ipteki cambaz sayısı bire inince, çok daha ihtiyaç duyulur hale geldi. Hürriyet gibi merkezdeki her popüler gazete onun gibisine ölür. Soruverin bir başka merkez medya kurtu Fatih Altaylı'ya bakalım; şu an en çok arzuladığı bir iki yazardan biri YÖ değilse namerdim. Tam istenilen kıvamdır YÖ. Hıncalvaridir. Boş Muhaliftir (her gazeteci muhalif olmalıdır, o ayrı. Muhalif olmak Duracell'in kıç tarafından eksi kutbu olmak anlamında değildir). Toplumsal meselere duyarlıdır. Ama tüm popülistler gibi ü- maalesef ki - statükocudur.

YÖ'yü okumazdım. Bazen sağda solda eleştiri alan yazılarını görünce yazılarını inceledim. Oturdum Hürriyet web arşivden son şaheserlerine baktım. Bu medya fenomeni üzerine gördüklerimi buraya not düştüm. Tarihler, 26 Nisan'ı gösterirken.

1. Kelimeleri kıtlayarak yapıverdiği 'üç-söz cümle' üstadıdır. Bu kabul edin etmeyin, çok önemli bir meziyettir. Fıkra yazarlığı için artı olarak kendisine dönmektedir.

2. Oyunlarla oluşturduğu başlıklara sıkça başvuran bir kelimebazdır. Bu yazı okutma ve ilgi çekme taktiği, popüler yayıncılığın önemli bir göstergesidir. Bir dönem gazetenin ana manşetini her gün kırma kelimelerle düzen STAR mutfağında yetişmenin bir getirisi olsa gerek kendisine. Bir kaç örnek:

Vatandaşa SİT'tir
Sizin ampul k'açlık?
Deveyi diken...

3. Bazen edebiyat yaptığı yazıları ilgi çekici derecede iyi kurguladığını da belirtelim. Şekil A'yı ben beğendim mesela...

4. En ciddi sorunu, abartı unsurunu gerçekleri çarpıtarak ve önyargılı kullanmasından ileri gelmektedir ki; bu günümüzde sadece YÖ abimizin değil, pek çok yazarımızın da sorunudur. Dolayısıyla sadece ona yüklemek haksızlık olur. Lakin, sivri dilli abartıları ve YÖ okurundaki direkt amentü etkisinden dolayı bumerang'ı yıkıcı olmaktadır.

Sevgili örneğimiz; üzerinde vaveyla koparılan 14 Nisan Çarşamba günü yazdığı, basbayağı 'köpek seni köpeeek' edebiyatı örneklerinden 'Yumruk' yazısından gelsin:

Soralım dolayısıyla... Bu ülkenin çocuklarına ateş edip öldürmek “demokratik hak” kabul ediliyorsa, parti liderine girişmek niye “ırkçılık” oluyor?
Mayın demokrasiyse... Yumruk niye faşizm?

Şimdi, bu düpedüz kaşıma ve duygularla oynamadır. Barış isteyen, ya da diyalog isteyen bir Allah'ın kulunun mayından yana çıktığı, ateş edip öldürmeyi demokratik hak falan talep ettiği yok. Böyle bir şey mantığa aykırı. Ama yazıdaki abartı ifadeye ve alt metne dikkat. Mayın demokrasiyse... Olayı bu kadar basite indirgeyeceğim diye düpedüz yalana/iftiraya çekmenin, bayağılaştırmaya denecek en hafif şey, terbiyesizliktir. Terbiyesizliğe gerek yok YÖ.

Devam et YÖ:

Açın gazetelerin internet sayfalarını, bu haberin altına yapılan yorumları okuyun...Yumruğunu “adaletin tokmağı” yerine koyup, Ahmet Türk'ün burnuna inen kişi, bu ülkede pek çok kişinin duygularına tercüman oldu... Çünkü, teröristi meşru hale getiren “açılım” saçmalığı, sadece bir tarafta değil, öbür tarafta da “eşkıyayı kahraman” yapmaya başladı.

Pek çok kişinin duygularına tercüman oldu. Yönlendirilmiş kitlelerin duygularına, evet. Senin gibilerin böyle dolduruşların dolayı. Unutma, aynı kitleler Hrank Dink'in de katline alkış tutanlardı. Yiyor mu g.tün bunu demeye? Konuşturma beni...

5. Apaçık militaristtir. Ve en çok da bu özelliği nedeniyle bana uzaktır. Bu noktada (bir sürü eleştirilecek yanı da bulunan, ama ne olursa olsun sonuçlanması ve sorgulanması gereken) Ergenekon operasyonunda ilk günden itibaren safsata edebiyatı yapması ve göz altına alınan paşacanlarla ilgili düzülmüş ajitasyonlar bunun acı birer vesikasıdır:

İbrahim Fırtına, pilot, orgeneral, Harp Akademileri Komutanı, Hava Kuvvetleri Komutanı, üstün hizmet madalyası, şeref madalyası sahibi, millete 45 sene hizmet etti, evi basıldı.

Özden Örnek, kaptan, oramiral, Donanma Komutanı, Deniz Kuvvetleri Komutanı, üstün hizmet madalyası, şeref madalyası sahibi, devlete 45 sene hizmet etti, evi basıldı.

Çetin Doğan, topçu, orgeneral, Jandarma Asayiş, Ege Ordu, 1'inci Ordu Komutanı, üstün hizmet madalyası, üstün cesaret madalyası sahibi, ömrünün 43 senesini verdi, evi basıldı.

Söyler misin sevgili YÖ, üstün hizmet madalyası ne için verilmiş, neredeyse Preveze Deniz Savaşı'ndan bu yana kaptan-ı deryaya ihtiyaç duymayan bu ülkede amiral beye? Almayan kapasitelere anlam yükleme. Çok sevdiğin deyimle, gaz verme!

Hep sen mi bozucaksın kelimeleri, YÖÖÖÖk öyle...

1 yorum:

  1. Bu yazıyı, hergün yılmadan "kim daha önce Yozdil yazısı paylaşacak" adlı yarışmaya katılan kardeşlerime yolluyorum izninle. Zira, YÖK böyle bir yazı. Bu arada bir şey daha belirteyim; bu Yozdil yazısı üzerinden prim yapan gençliğin yanında, bir de Yozdil karşıtlığı hareketine katılıp prim yapan gençlik bulunmaktadır. Lakin bunların alt yapıları yoktur. Yozdil'i neden eleştirdiklerini bilmezler. Bana gelince, ben bütün bu filmleri daha önceden görmüştüm. Bunların kaynağı, Abdülhamid-İttihat Terakki'ye dayanır. Çok beğenilince devamını çekmişler. Baş rolü de Yozdil'e vermişler. Ellerine sağlık.

    YanıtlaSil