Bu ülkede saygı duyduğum insanların neredeyse tamamı, son günlerde alevlenen referandumda 'Yetmez ama Evet' cephesinde kümelenmiş durumda. Bu tavrı saygıdeğer buluyorum, ama kendilerine maalesef katılamıyorum. Bu anayasa değişikliğinde 'Boykot' cephesinde yer alınması, tekil bir anlam ifade etmiyor belki. Ama komple itaatsizliğe dönüştürülürse bir anlamı olacak.
Tayyip Başkan, dün çıkıp NTV'deki yuvarlak masa sorgu-sual programında 'Hayır diyen darbecidir' cümlesini gayet temiz bir Türkçe ile söyleyebiliyor. Ne hakla? O zaman Ruşen Çakır'ın dediği gibi, ülkenin yüzde 45'inin darbeci olduğu sonucunu mu çıkaracağız referandumdan. Öyleyse, yandık! Başbakan, çok konuşmaktan, meydandan meydana koşmaktan olsa gerek, hakikaten beyin sulanması geçiriyor.
Evet diyecek adamı bile hasta eden bir başka uygulama: 70 bin kişiye iftar veren Başkent buyurganı İ.Melih Gökçek'in tüm iftariyelikleri, üzerinde EVET yazılı bir kutuyla dağıtması (Newsweek Türkiye, sayı 98-99, s. 16). Sömürünün bu kadar aşağılık olanına ne denir artık?
Verilecek her EVET, RTE'nin megalomanyasına harç atacak ve herşeyin doğrusunu ben bilirim algısını güçlendirecek. AKP'de 2007 seçimi sonrasındaki 'Çok güçlüyüz, susun lan hepiniz!' artisliğini yeniden azdıracak (Aziz'in özlediği Bir gün herkes Fenerli olacak özlü sözüyle pek bir benzer). Verilecek her HAYIR ise olası bir değişimin önünü tıkayacak.
O yüzden, boykot... Sırf kuru muhaliflik söylemi olarak değil, doğrusuna sevk etmek için boykot. Yalap-şap bir değişiklik değil, kapsamlı ve objektif bir temizlik yapılsın, o zaman varız demek için boykot.
8 Eylül 2010 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder