Sevgili okurlar,
İçtenlikle söylüyorum:
Bu sayfalarına bir ekşi sözlük havasının hakim olmasından hiç haz duymuyorum. Ağırlıkla Medya ve reklamcılık üzerine olan bu sayfalarda genelde olumlu ve güzel işlerden bahsetmeyi, ya da katkıda bulunmak için yapıcı eleştiriler üretmeyi planlayarak yola çıktım. Bu yüzden
Show TV, Fox gibi (yazmaya kalksan saat başı malzeme bulacağın) mecraları hiç kaale dahi almıyorum. Genelde haber kanalları ve ciddi işlere ilgim var. O yüzden içerik de
NTV, Habertürk, Milliyet, Zaman, TRT, ne bileyim, bu minvalde yoğunlaşıyor. Eleştirilerimin de genelde öneri içeren ve umutsuz vaka olmayan işlere yöneltiyorum.
Hiçbir şey üretmeden - ekşi sözlük gibi - açtım internet sayfasını aklıma geleni yazdım, küfrettim, 'oh olsun koydum çocuğu' işlerine kılım. Yemin ediyorum, hiç bir yazıyı bu düşünceyle yazmıyorum. Yazmak da istemiyorum. Emeğe saygım var, aptal yerine koyulmaya karşıyım sadece.
Girizgahı yapmamın sebebi,
- boks eldivenlerimi hazırlayarak - girişmeye hazırlandığım spor 'sipikeri'
Burcu Esmersoy'un yaptığı işlerden, herkesin hoşnut olmadığını ortaya koyarken, bunu bir politika haline getirmediğimi bilmenizi istememdir. Gönül ister ki, aşağıda örnekleri olduğu gibi iyi üretim yapanları övdüğümüz gibi bu kardeşimizi de övelim. Ama nerdee...
Ben güzel bulmuyorum - yarışma derecesi olduğuna göre vardır bir artısı bizim bilmediğimiz - ama yapacağı onca iş varken gelip de en azından benim tutkuyla yapmaya çalıştığım SPOR GAZETECİLİĞİ'ne çöreklenip
(O'na da amenna, kimsenin ne yapacağına karar verme hakkımız yok), işi yapmaya başladıktan sonra arpa boyu yol almak için çaba dahi göstermeyen Burcucan'ın ekmeğinde gözüm yok. Ama
Yiğiter Uluğ'un aylarca işsiz dolaştığı, pislik kokan Fener-Gassray yazıları yazıp, tutturdukları 25.50'lik iddaa kuponları manşet köşesindeki yeşil kutularda nal gibi anonslanan
Nalkaponlar'ın meydanı doldurması, burama kadar geldi. Yeter ama.
Hiç izlemedim, ama her izleyenin bana
'Yazsana i.ne şu programı. Niye tırsıyorsun?' diye feveran ettiği Spor Aşkı'nın son üç dakikasına denk geldim. O da zaten telefonla oldu. Ağzı köpüklü bir dostum (Nasıl sövüyor anlatamam)
'Ulan bu Burcu'yu şimdi de yazmazsan, ne zaman yapacaksın? Bu ne mallıktır!' diye ünleyince, biraz baktım programa.
Dakka bir, gol bir. Program bitmiş, sondan üçüncü dakika, TV programlarında çok güzel kadına, ondan daha az güzel olan bir kadın tarafından yapılan sütlaç olmuş cümleyi duydum: (Voleybolcu Naz Aydemir'e söylüyor)
- Şimdi, çok hoş bir hanımefendisin. Çok da güzelsin.
(Dikkat buyrun, şu iki kısa cümlenin peşpeşe dizilmiş olması ve buradaki anlamsal derinlik bir çok havuz probleminin sonucunu şıppanak diye çözüyor) Sanırım herkes aynı fikirdedir benimle.
Naz'dan sevimli bir gülücük. Sessizlik. Ercan Abi araya giriyor:
- Alkışlayalım. (isteksizce şak, şak, şak... Efektin sebebi, bir spor sohbet programı ambiansı yaratması için üniversitelerden bindirilen kıtalar)
Bir iki temenni, güzelim, güzelsin, çok süper program oldu geyiği, Sergen'den halisane niyetle sorulmuş bir soru. Sonrasında veda. Evet, bitti. Bir daha izlemem zaten. Ama zorla yönlendirildiğim ekranda, Burcu'yu çok kısa süre içinde dahi acıklı icraatiyle görmek deli etmeye yetti beni.
E be ablacım; (sahi, sen bir ara da futbol kitabı mı ne yazıcaktın, biriktiriyor musun birikimini? Damlaya damlaya göl olsun diye. Kaç metreküp oldu?)
Biraz çalış, didin, öğün
(pardon; doğrusu 'övün' olmalı Yüce Atam, yüksek müsaadenizle), güven. Yalvarırım Burcucum, biraz oku, şımarma, gözüne bakan ve yalandan seni öven erkeklerin ağzından çıkan dizi dizi sahte övgülere itibar etme, kendini yukarıda görme (hakir de görme tabii). Spor sadece futbol değildir. Hadi eyvallah, boşver. Futbol olsun. Ama, zerre kadar geliş be insan çocuğu! Yalvarırım. Hayatımda ilk kez sevmediğim bir insana yalvarıyorum. Bak mucize yaratık insan, ne kadar esneyebiliyor yaşamda. Sen de insansın. Şekil alabilir, öğrenebilirsin. Lütfen.
Dün akşam, Okan Bayülgen'in Yekta Kopan'ın yüzüne karşı 'O Burcu mudur nedir' diye başlayan ve sert laflarına katılmakla birlikte, yine de senin adına üzüldüm. İnsana böyle saydırılması, hoş değil. Ama herşeyin bir ilki vardır. Unutma, bugüne kadar bazen hiç haketmediğin halde erkeklerden çok gereksiz övgüler de aldın. Onu dengelemeye say bunu.
Şimdi, müdür
Fuat Abi (Akdağ), bunları okursa, anılar canlanacak aklında. Tanışmamız da 10 yıl önce onunla ilgili kendi web sitemde yazdığım keyifli (hafifçe şükela) notların, bir google aramasına takılmasıyla olmuştu. Servise
Okay Karacan'ın yanına geldiğimde
'Ulan g.toş, dur bi bakiim, sen şu eleman değil misin?' demiş ve bana sonrasında 900 sayfalık ESPN'in 2000 yıllığını vermişti. Hala kütüphanemdedir. Sağolsun. Sonrasında bağlantımız koptu.
'Vay p.zemek. E harfi özürlü g.t, bizim kıza kendince saydırmış, ciddiye dahi almayın' diye aklından geçecek, eski mevzuyu hatırlayarak. E be Fuat Abi, eğer Burcu karşıma gelirse bir gün (gelmesin), şunlardan daha azını söylersem, dediğinde haklısın. Kaçak güreşmediğime emin ol.
Dostlar. Bir daha Burcu Esmersoy hakkında bir şey yazmak istemiyorum. Zorlamayın. Son olsun bu.