Hergün binlerce kez temizlenip kirlenebilen yegane meslek, enformasyon çağının kilit uğraşı gazeteciliği pisletenlere karşı açtığımız bayrağı dalgalandırıyoruz. Unutulmasın ki, dezenformasyonun dükalığına tükürmek şerefli bir eylemdir.
Yozdil'in yaptığı teneke gürültüsünü çekiştirdiğimiz yazının ardından bu defa çirkin sesli borazan Mustafa Karaalioğlu'yu koyuyoruz hedef tahtasına. (Karadeniz'deki kandırıkçılara haiz pis sırıtışıyla sinir hoplatan kalemşöre, yazı boyunca gündemdeki diziden arakla Mustafa K. diyeceğiz)
İktidara siper olmak, Türkiye basın tarihinin ayrılmaz bir geleneğidir. 1923'te yarı resmi El-Ahram gazetesi Cumhuriyet'le CHF arasındaki bu yekvücut olma geleneği, CHP-Ulus, DP-Zafer, AP/DYP-Tercüman, ANAP-Türkiye, AKP-Yeni Şafak/Zaman ile sürdü.
Yeni Şafak'tan Star'a kadar yandaş medyanın pek çok mecrasında kalem oynatan 'eşsiz yalayıcı' Mustafa K, son sekiz yıl içinde günlük sütuna sahip bir iktidar sözcüsü olarak görev yaptı. Ekmeğini kazandığı, kendisini içinde varsaydığı gazetecilik mesleğini piçe çevirdi. Bir an olsun kalemini vicdanına dokundurmadı. Gazetecilik yapmayı, haksızın karşısında durmayı, bu mesleğin en önemli kazancı olan sorgulayıcılığı değil, "emir-demir" yazarlığının pîri olmayı yeğledi. Genel Merkez'den gelen telefonlara aceleyle koştu, fırçayı yediği günlerde daha bir şevkle saldırdı hainlere.
Hrant Dink'in ölümüne ekranda çok üzüldü, 'Hrant benim kardeşimdi' dedi, ama bu cinayetin azmettirici güçlerine karşı dava açmayan devlete tek cümle laf edemedi.
Başörtülü kızlar için yılmaz bir hak savunucusu kesildi. Ama diğer hakkını arayanları, iktidarın ağzına-burnuna giriştiği işçileri, öğrencileri, Kürtleri nankörlükle suçlayabildi.
Ülkenin hukuksuzluklardan geçilmediği yıllarca yazdı durdu. Ama Balyoz, Ergenekon ve bilumum siyasileştirilmeye çalışan davada istisnasız her tutuklamanın ardından masumiyet karinesinin üzerine işeyerek, dokuz sütuna 'Balyoz kafalaları indi' başlıkları atabildi.
Yıllarca YÖK'e demediğini bırakmadı, ama Yusuf Başkan'la birlikte yükseköğretimin yılmaz bir neferi oldu.
Kendisinin yaptıklarına zerre kadar bakmadan, CHP kongresinde 'bayram gazetesi' çıkaran Hürriyet ve Milliyet'e ağlamaklı bir şekilde laf sokup 'Asıl yandaş medya budur' diyebildi.
Mustafa K'nın nemalanmanın tam ortasında yaptığı şey, gazetecilik falan değil. Dönemsel bir iktidar dayanışması. Ama özünde bir vicdan işi olan gazeteciliğin en "kötü" (bana göre ise kendinizi bilmenizi, akıl ve iz'an sahibi olmanızı sağlayan) tarafı, ellerinizde günah-sevap defterinizi tutuyor olmanız. Yıllar sonra yazıdığınız köşeler yüzünüze çarpıldığında utanmayacaksa, devam etsin güce tapınmaya.
17 Ocak 2011'de Star'daki köşesinde yazdıklarını, AK Parti Gençlik Kolları yayın organı AK Gençlik'e harfi harfine uygun olmadığını kim iddia edebilir?
---
Yaşam tarzı öyle mi?
Mahalle baskısı, içki, heykel, futbol, basketbol... Kampanyaların ambalajını açın, altından sınır tanımaz iktidar arzusu, bitmek tükenmek bilmeyen bir egemenlik tutkusu çıkar. Bir endişeleri var ama bu giderek azalan iktidar payları ve o payın hayat boyu mücadele ettikleri “millet”in eline geçmesidir.
İçki tartışması sahtedir... Türkiye’de içki yasağı yoktur, olmayacaktır. Son düzenlemede de yasak yoktur. Hatta, getirilen düzenlemeler hala dünya uygulamalarının gerisindedir.
Heykel tartışması ise anlamsızdır... Bu hükümet döneminde sanat eserleri tarihte görülmemiş bir destek bulmuş, başta İstanbul olmak üzere birçok şehir dünyayla yarışacak konser, sergi, festival merkezlerine dönüşmüştür.
Yaşam tarzlarına itiraz edildiğini iddia edenler; pervasız bir şekilde kendilerine benzemeyenlerin, Tayyip Erdoğan’ın, AK Parti’nin, dindarın, muhafazakarın bizatihi yaşam hakkına itiraz ediyorlar.
Bu ülkeye Dünya Şampiyonası getirtmiş, TT Arena gibi benzersiz bir tesisi kazandırmış Başbakanı protesto ederek aslında; bırakın yaşam tarzını, onun varlığına itirazı olduğunu ilan ediyor. Bu çaresiz protestoların anlamı, Erdoğan ve arkadaşlarına ontolojik itirazdan başka bir şey değildir.
---
Tayyip Erdoğan'a hizmet etmenin şevkiyle yazılarında döktüren Mustafa K, ilkesizliğin mimarisine dev gökdelenler kazandırmaya devam et. Satırlarına dizdiğin şerefsiz harflerin, basın tarihine geçsin. Geçsin ki, seni oraya gömelim.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder