'Gecekondu' isimli TV programını kotaran kel, şişe kafalı tiyatrocunun sıkıntılı yüz ifadesine bürünmüş haliydi Ahmet Abi. Sürekli sıkıntılı bir yüz düşünün. Gün boyu. Arada bir espriye gülünen üç saniye dışında çizgilerle dolu yüzündeki sıkıntı daim.
Onu tanıdığım 1993-95 yıllarında 40 yaşlarındaydı Ahmet Abi. Futbol maçları izlemek için sıklıkla gittiğimiz çay ocağını işletiyordu. Beşiktaş'ta Madida, Fener'de Wagenhaus oynarken, maçlar da Show TV'de yayınlanırken mahalle arasında 'futbol ve çay' satarak geçimini sağlıyordu. Sade ve üzerinde durulmayacak kadar sıradan bir hayatı vardı, ki bu açıdan The Man Who Wasn't There filmindeki muhteşem berbere (Billy Bob Thornton) benziyordu. Yaşamında - en azından o günler için - sadece "çay, ucuz Maltepe sigarası, televizyon, sıkıntı ve borç-harç" vardı. Her akşam evine gün boyu biriktirdiği sıkıntıyla gittiği apaçıktı. Her sabah ise yeni sıkıntılar biriktirmek ve bunları beşer dakika arayla içtiği katranlı Maltepe sigarasıyla pekiştirmek için dükkanı açıyordu.
Bir gün sıkıntısı daha da arttı. Maçlara şifre girmişti. Cine5 diye bir nane çıkmıştı. Küfür etti içinden. Sigaradan çektiği fırtları, bir yazarın düşünce nöbeti esnasında yaptığı gibi sakince çekti. Bıraktı dumanı. Başı, yangının ortasında kalmış ağaç gibi sisle kaplandı...
Parası yoktu. Çaresiz borç harç yaptı, Cine5'i taktırdı. Çayın fiyatını artırdı. Maç için ayrıca para da alıyordu. Ama yetmedi. Bir yıla kadar dükkanı devretti.
Çay ocağına sürekli gelen alt, ultra-alt sınıftan insanlar, işsizler, okul terk vasıfsız gençler için bir kültür hizmeti sunmayı düşünmüştü elbet. Ama her gün gazete alıyordu ve taburelerin yanında, üzerinde kül tablası ve şekerlik duran sehpalara serpiştiriyordu. Gazeteler Bugün, Ateş, Akşam, Fotomaç, Spor ve hatırlayabildiğim kadarıyla Hürriyet'ti.
Ama nedense Ahmet Abi denince, hep aklıma Ateş gazetesi geliyor. Ben daha o yaşımda gülüp geçiyordum haberlerine bu komik gazetenin. Ama o önemsiyordu. 'Kıçına mı girdi Yunan?', 'Tansu Kadın fasulye', 'Erbakan Hoca, göl nerde de maya çalacaksın?' kabilinden eğlendirici başlıkları, basit bir insan olan çaycı Ahmet Abimiz'in hoşuna gidiyordu. Bir gün 'Abi Ateş gazetesini niye her gün alıyorsun? Sence neyi iyi bu gazetenin? Sporu bile bi sayfa' dediğimizde şöyle demişti: 'Seviyorum kardeşim ben bu gasteyi. Dobra dobra yazıyor. Herşeyi yazıyor. Korkmuyor. Dobra gaste'.
Bir yıl ne yaptı bilmiyorum. İhtimal ki, boş gezip, bir kamyon sigara içti. Aradan bir yıl geçtikten sonra bir pasajın merdiven altında, kısıtlı esnafa hizmet veren çay ocağı açtı. Orada sessiz ve sıkıntı dolu yaşam defterine birbirinin benzeri günler, günler eklemeyi sürdürdü. Ben Samsun'dan ayrılınca, bağlantım da koptu Ahmet Abi'yle.
Yıllar içinde zaman zaman Cine5 logosu gördüğümde, önüme kötü bir bulvar gazetesi okuyan adam düştüğünde aklıma geldi. Gülümseyerek hatırladım kendisini. İlk darbeyi Cine5, son darbeyi de muhtemelen "kapalı alanda sigara içmeme yasağı" vurdu Çaycı Ahmet'e. Uzaklaştı gitti yaşamdan...
(*) 'KARAKTERLER', gerçek yaşamda tanıdığım enteresan film karakteri tipli insanlara adanmıştır.
19 Ekim 2010 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder