Alabildiğine yeşilden geçtim. İçinde büyüdüm gür örtünün çevrelediği kentin. Denizin, orman üzerine esip, el şakası mesafesinde çağladığı bir coğrafyada yaşadım. Ama yeşilin kayda değer bir değer olduğunu ilk gençliğimde öğrendim. İlk kez Orta Anadolu'ya geldiğim 1998'de, çıplak ve çatlamış teniyle Konya'yı gördüğümde anladım yeşilin ruha işleyen güzelliğini. Oysa herkesin ormanı var, içinden akan su gürül gürül sanardım küçükken. Ansiklopedilerde gördüğüm çöl resimlerinin abartılı olduğunu düşünür, insanların oralarda yaşamadığını hesap ederdim.
Yeşilin içinde büyüdüğüm Samsun'u bir yandan "köy" olmadığı için seviyordum. Şehir nimetlerinden faydalanırken, yeşile yaslanıp, maviye bakarak yaşayabilme lüksüne sahiptim çünkü. Oysa ki farkında değilmişim. Karadeniz'in cömertliğinde yaşam bulan bu kıyılar cennet parçasıymış.
İnsanı çeken tarihsel harikuladeliği ve iş olanakları İstanbul'u apayrı bir yere koyuyor. Bu mecburiyeti bilerek geldim buralara. Ama burada yaşamayı özümseyemedim. İtiraf edeyim ki, egzoz kokulu İstanbul beni aslında hiç bir zaman büyülemedi.
Ciddi sorunlarla boğuşuyor Konstantin'in kurduğu dünya şaheserinin yaşam kalitesi. Günün her anında sakinlerini irrite edecek boyutta gürültüyü üretiyor. Toz, kirlilik, koku, kavga, dövüş, keşmekeş ve stres, sürekli mutsuz insanlar üretiyor. Mutsuz yüzlerle bakışmak, bağrışmalara tanıklık etmek, korna seslerine küfretmek ve büyükşehrin yaşam argosuna alışmak insanı köreltiyor. Şimdilerde ise "kent mutsuzluğu" yaşıyorum.
İstanbul, takvimden düşen her yıl daha da çekilmez bir hal alırken, Tayyip Erdoğan'ın şehir üzerinden büyüme planları yapması beni korkutuyor. 13 milyon nüfusla keşmekeş olan kentle ilgili "çılgınlık" yapmak, geri dönülemez bir fahiş hata olacak. Yeşili tamamen tükenen bir İstanbul'un 20 yıl sonra gri atmosferli bilim kurgu setine dönüşeceğini nasıl görmez insan? Ya da, görür de sırf seçim yatırımı (ya da başka rant) için satar mı bu kenti? İstanbul'un sırtına yapışık yeni kentlere, yeni sorun yumaklarına, yeni 'adalara' mı ihtiyacı var?
Hayatımın buradan ayrılmak için bana verdiği ilk fırsatta organik yaşama döneceğim; Karadeniz'e... Tabii o zamana kadar nükleer santral ile mavi-yeşile zarar gelmezse.
10 Mayıs 2011 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder