10 Haziran 2011 Cuma

Yol, su, elektrik olarak geri dönme algısı

Modernitenin nimetlerinin eksik olduğu yıllar. Hizmetin tanımı o yıllarda çok daha direkt: Yol, su, elektrik (YSE). İktidar dediğin; köye yolu uzatan, susuz tarlayı sulayan, lambaları ışıtan demek.

Sülü denen şapkalı şaklaban iki yol, bir köprü yaparak 'efsane' konumuna erişiyor halkının nezdinde. Özal, vahşiliği kendinden menkul kapilatizmin örüntülediği ülkeyi 'şantiyeye' çeviriyor. Harçla kaplanan yüzbilerce tuğla, hizmet olarak kazınıveriliyor akıllara. Ki, 1970'ler ve 1980'lerdeki koşullar göz önüne alındığında, günümüze kıyasla bunlar hizmet sayılır belki. Kapasite ve bakış belli...

Yıl 2011. Recep Bey, aynı teranelerle karşımızda. "Bizim yaptığımız yolu kullanarak gittin falanca yere, daha ne konuşuyorsun?" diyor bir muhalefet liderine. Kanallar açmaktan, yeni havaalanlarından, dev konutlardan, bilumum dozerlerle yapılacak işlerden dem vuruyor, dokuz yıllık icraatlarını, döktükleri asfaltı ve ördükleri tuğlayı inceden inceye hesap ederek anlatıyor.

İktidar dediğin bir mühendislik dalı, herşey matematik olmuş. İktidar dediğin sayısal bir veri. Milyon metreküplük harç, birkaç bin kilometrelik asfalt ya da bir kaç yüz bin megawatt enerji. Yıkılan bir heykel, tehdit edilen on muhalif, kaybolan yüz çocuk, öldürülen bin kadın, fişlenen on bin insan, küfredilen yüz bin vatandaş, yok sayılan milyon Alevi teferruat. Önemli olan YSE.

Yol, su, elektiriğimiz olsun da kardeş, anamızı bellesinler, önemli değil. Ana dediğin de ölecek zaten bir kaç yıla!